Beyler beyi olan Han Kazan bir gün, Trabzon tekfurunun kendisine göndermiş olduğu şahin ile ava çıkar. Av yerinde şahini bir sürü kazın üzerine atarlar. Fakat şahin kazları bırakır, uçup gider ve Tuman’ın kalesine iner. Kazan ve beyler arkasına düşerler. Giderken Kazan’ın uykusu gelir ve kalenin göründüğü bir yerde küçücük ölüme dalar (Oğuz beyleri yedi gün uyudukları için uykuya küçücük ölüm demektedirler).
Bunu gören kâfir casusu Tuman’ın kalesinin tekfuruna haber verir. Tekfur askerini toplayarak gelir. Kazan’ın yirmi beş beyini şehit ettikten sonra Kazan’ı uyuduğu yerde arabaya bağlayıp Tuman’ın kalesine getirir, bir kuyuya hapsederler. Kuyunun ağzına bir değirmen taşı korlar. Suyunu ekmeğini taşın deliğinden verirler.
Bir gün tekfurun karısı, ne biçim adam olduğunu görmek için Kazan’ı görmeye gelir. Kuyunun ağzından Kazan ile konuşur. Yer altında rahatının nasıl olduğunu, şimdi ne yiyip içtiğini ve neye bindiğini sorar. Kazan da ölülerine verdikleri yemekleri ellerinden aldığını ve ölülerine bindiğini söyler. Kadın yedi yaşında ölmüş olan kızına binmemesi için yalvarır, fakat Kazan ölülerin en yorgası o olduğu için hep ona bindiğini söyler.
Tekfurun karısı kocasına bunu anlatarak Kazan’ı kuyudan çıkarması için yalvarır. Kâfirler Kazan’ı çıkarıp bir daha kendilerine düşmanlığa gelmeyeceğine yemin eder ve aynı zamanda kendilerini övüp Oğuz’u yererse serbest bırakacaklarım bildirirler. Kazan, “vallahi doğru yolu koyup eğri yoldan gelmeyeyim” şeklinde yemin eder. Yeminini beğenirler, “şimdi de bizi öv, Oğuz’u yer” derler. Kazan yeryüzünde kimseyi övmeyeceği için binmek üzere bir adam ister. Getirirler, Kazan kâfire at gibi binerek onun canını çıkarır. Kopuzunu eline alır, çalıp söylemeye başlar ve kendisini öldürseler bile kâfiri övmeyeceğini anlatır. Bunun üzerine Kazan’ı yeniden hapsederler.
Diğer taraftan Oğuz ülkesinde Kazan’ın ölüsünü dirisini kimse bilmez. Zamanla oğlu Uruz büyür, koca bir delikanlı olur. Kendisinden babasının durumunu saklarlar, o da Bayındır Han’ı babası olarak bilir.
Sonunda bir gün yolda birinden Bayındır Han’ın değil, Kazan’ın oğlu olduğunu öğrenir, anasına gelir, sorup soruşturur, gerçeği iyice anlayınca beylerle birlikte babasını kurtarmaya hazırlanır. Askerin başına amcası Kara Göne’yi geçirirler, yola düşerler. Yolda kâfirin Ayasofya’sını alırlar. Kâfirler bunlarla karşılaşmak üzere Kazan’ı çıkarır, eğer gelen düşmanı dağıtırsa hem kendisini serbest bırakacaklarını, hem de haraç vereceklerini bildirirler. Kazan razı olur ve gelen ordunun karşısına çıkarlar. Kazan meydana girerek er diler. Sırasıyla Beyrek’i, Dülek Evren’i, Alp Rüstem’i birer vuruş ile meydandan kaçırır. Bunun üzerine Uruz meydana atılarak Kazan’ın omuzuna kılıç çalar ve dört parmak derinlikte yara açar. Dönüp tekrar vuracağı sırada Kazan kendisini tanıtır. Toplanıp hep beraber kâfirlere saldırırlar. Kaleyi alıp kilisesini yıkar, mescit yaparlar.
Uruz babasını böylece kurtarıp döner. Büyük şenlikler yaparlar. Dedem Korkut gelip kopuz çalar, gazi erenlerin başına ne geldiğini söyler. Hikâyenin sonunda yine dünyanın geçiciliğini anlatan manzume ile ozan duası vardır.