Dede Korkut’tan veya Dede Korkut Kitabındaki hikâyeler ve şahıslardan bahseden eski eserler şunlardır:
1- Dede Korkut isminin geçtiği en eski tarihî kaynak İlhanlı veziri Reşidüddin’in Câmiü’t-tevârih’idir. Tabip Reşidüddin’in 1305 yılında bir heyetle yazdığı bu ünlü cihan tarihinin Târih-i Oğuz u Türkân u hikâyet-i cihangîr-i u adını taşıyan bölümünde dört Oğuz hükümdarının çağdaşı olarak Korkut’tan bahsedilmektedir. Bu Farsça Oğuznamede Korkut, Oğuz sülalesinin onuncu hükümdarı olan Kayı İnal Han zamanında sahneye çıkar ve ona müşavirlik eder. Korkut, asıl, onun babası olan dokuzuncu hükümdar İnal Sır Yavkuy zamanında ortaya çıkmış olup Kayı İnal Han’dan sonra daha üç hükümdar devrini yaşamış ve onuncudan on dördüncüye kadar dört hükümdara müşavirlik yapmıştır. Kendisi Bayat boyundan olup Kara Hoca’nın oğludur. Bu rivayetleri Reşidüddin’e anlatan zat, Korkut’un 295 yıl yaşadığını söylemiştir. Reşidüddin, Korkut’un güzel sözler ve kerametler söylemiş olduğunu kaydederek, onun hikâyelerinin çok olduğunu ve aşağıda nakledileceğini bildiriyorsa da, yazık ki eserine bunları eklememiştir.
Görülüyor ki Korkut, Farsça Oğuznamede hanların akıl hocası ve çok sözü geçer bir devlet müşaviridir. Onun akıl hocalığı, keramet sahibi olması, Peygamber zamanında yaşamış bulunması, Bayat boyundan olması, çocuklara ad takması, güzel sözler söylemesi, Dede Korkut Kitabındaki özelliklerinin baştanbaşa aynıdır.
2- Mısırlı müellif Ebû Bekr b. Abdullah b. Aybek ed-Devâdârî’nin Dürerü’t-tîcan adlı umumî tarihinde, Dede Korkut hikâyeleriyle ilgili çok önemli bir kayıt vardır. Aslen Selçuk hanedanın dan olan bu Mısırlı Türk, Melik Nasır Muhammed b.Kalavun adına yazdığı ve 1310 yılına kadar olan olayları içine alan Arapça tarihinde, 1229 yılı olaylarından bahsederken Cengiz Han’a ait mukaddimede Oğuzname hakkında bilgi vermiş ve Depegöz hikâyesine dokunmuştur. Ebû Bekr Aybek, Dede Korkut hikâyelerini içine alan Oğuznameyi görmüştür. Buradaki Tepegöz, Dede Korkut Kitabındaki Tepegöz’ün aynıdır.
3- Yazıcıoğlu Selçukname’sinin Topkapı Sarayı Revan Köşkü Kütüphanesinde. 1390 numarada kayıtlı eski bir nüshasının başında fihrist için boş bırakılan sayfalardan üçüne sonradan eklenmiş 65 satırlık bir Oğuzname vardır. İçinde geçen Emir Süleyman adından XV. asrın başında Yıldırım Bayezid’in oğlu Emir Süleyman zamanında yazıldığı anlaşılan bu Oğuzname parçası, Dede Korkut Kitabında adları geçen Oğuz beyleriyle hikâyelerdeki bazı vakalardan bahsetmektedir.
Bu Oğuznamede dikkati çeken şey Dede Korkut Kitabı kahramanlarından başka adların da geçmesi ve Dede Korkut kahramanlarının sıfatları sayılırken daha geniş olayların bildirilmesidir. Bundan anlaşılıyor ki bu Oğuznameyi tespit eden zat Dede Korkut hikâyelerinin daha geniş şekillerini taşıyan bir Oğuznameden veya Oğuz rivayetlerinden haberliydi.
4- Berlin Devlet Kütüphanesinde bulunan ve hazihi er-risâleti min kelimâti Oğuzname el-meşhur bi-Atalar Sözi başlığını taşıyan yazma bir atasözü kitabında da Dede Korkut’la ilgili adlar geçmektedir. Eserin Prof. Ahmet Caferoğlu tarafından istinsah edilen bir kopyası elimizdedir.
Baş tarafında “Kan olan Emir Süleyman Sultan”dan bahsedildiğine göre, yine Emir Süleyman zamanında yazıldığı anlaşılan bu eserin giriş bölümünde Dede Korkut’un kendi ağzından anlatılan atasözleri ve kehanetler vardır. Bu sözlerin bir kısmı Dede Korkut Kitabının girişinde geçen bazı atasözlerinin aynıdır.
5- Yazıcıoğlu Ali’nin XV. yüzyılın ilk yansında II. Murad adına yazmış olduğu Târih-i âl-i Selçuk adlı eserinde Korkut Ata ile ilgili kayıt vardır. Bu kayıt, Dede Korkut Kitabının girişindeki Korkut Ata’yı tanıtan kaydın aşağı yukarı aynıdır.
6- Tebrizli Hasan b. Mahmud Bayatî’nin hacca giderken tanıştığı Cem Sultan’ın ricası üzerine, yanında bulunduğu bir Oğuzname nüshasına dayanarak yazmış olduğu Câm-i Cem-âyin adlı Osmanlı silsilenamesinde de Dede Korkut’un adı geçmektedir.
7- Ali Şir Nevayî’nin 1495 yılında, Câmî’inin Nefahatü’l-üns-’ünden çevirme ve tamamlama yoluyla yazdığı Nesâimü’l-mahabbe adlı, sûfîlerden ve mutasavvıflardan bahseden eserinde Dede Korkut için kayıt vardır.
Görülüyor ki Nevayî de Korkut Ata’yı, Türkler arasında şöhrete ihtiyacı olmayacak kadar şöhret sahibi ve kendisinden önce olup bitenleri bilmek, kendisinden sonra olacak olayları haber vermekle meşhur, veciz ve değerli sözleri olan bir kimse olarak tanıtmaktadır.
8- Bayburtlu Osman’ın III. Murad devrinde (1574-1595) yazdığı Tevârih-i cedîd-i mir’at-i cihan adlı eserinin “Bayundur Han” bölümünde, Dede Korkut Kitabıyla yakından ilgili ve şahıs adları harekeli olan bir kısım vardır. Bayburtlu Osman’ın, Bahrü’l-ensâb adlı bir kitaptan aldığı ve eski bir Dede Korkut Oğuznamesine dayandığı anlaşılan bilgiler esas olarak, geniş bir Dede Korkut nüshasına veya rivayetine dayanmaktadır.
9- Bitlis Kürt beylerinden olan Şeref Han’ın 1597’de bitirdiği Şerefnâme adlı Farsça tarihinin mukaddimesinde, Dede Korkut hikâyelerinde adı geçen Bügdüz Emen ile ilgili bir kayıt vardır. Bu kaydında Şeref Han, Kürtlerin dağınık kalmalarına ve devlet kuramamalarına neden olarak nakledilen bir rivayetten bahseder. Bu rivayete göre Peygamber ortaya çıkınca, cihan hükümdarları kendisine itaatlerini bildirmek için elçiler göndermişler. Türkistan’ın büyük hükümdarlarından Oğuz Han da bu arada, Kürt büyüklerinden Buğduz adlı birini göndermiştir. Hazret-i Peygamber bu korkunç yapılı elçinin dehşetli ve iğrenç hâline şaşarak nefretle hangi kabileden olduğunu sorar. Elçi Kürt taifesinden olduğunu söyleyince, Peygamber bu kavme devlet kurmak nasip olmasın, çünkü dünyanın başına bela olurlar diye beddua eder. Onun için Kürtlere büyük devlet kurmak ve saltanat sürmek nasip olmamıştır.
Şerefnâme’nin bu rivayetindeki elçinin adı Buğduz olarak geçmekte ve Kürt olduğu kaydedilmektedir. Fakat gerek Dede Korkut Kitabında bulunan Bügdüz Emen’in gidip Peygamberi gördüğü ve gelip Oğuzda sahabesi olduğu şeklindeki tanıtımdan, gerek Bayburtlu Osman’ın Oğuz elçilerini gördüğü zaman Peygamberin ürperdiği şeklindeki kaydından bu rivayetin Kürtlere Oğuzlardan geçtiği anlaşılmakta ve Kürt büyüklerinden gösterilen Buğduz’un Dede Korkut’taki Bügdüz Oğuzlarının beyi Bügdüz Emen olduğu görülmektedir. Esasen Buğduz’u Oğuz Han’ın göndermesi de bu rivayetin aslında Oğuzlara ait olduğunu göstermektedir.
10- Dede Korkut’un Kayılar hakkındaki kerametinden Osmanlı tarihçisi Edirneli Rûhî de bahsetmiştir. Eserini XVI. yüzyılın başında yazan Rûhî’nin bu kaydını sonradan Müneccimbaşı da almıştır. Köprülü bu kayda dayanarak Rûhî’nin Dede Korkut Kitabını ilk defa gören Osmanlı tarihçisi olduğunu ve bu rivayetin oradan alındığını söyler. Fakat bu rivayette bir “Oğuz Hanın vasiyeti” meselesi vardır ki bu Dede Korkut Kitabında da, Selçukname’de de yer almamıştır.
11- Ebulgazi Bahadır Han’ın 1659-1660 yıllarında yazdığı Şecere-i Terakime adlı eserde Dede Korkut’la ilgili geniş bilgiler vardır. Oğuznamenin Türkmen rivayetini teşkil eden bu eserde Korkut Ata, çok sayılan bir devlet müşaviridir.
12- Edirneli Rûhî’nin Dede Korkut ile ilgili kaydını sonradan Müneccimbaşı’nın da tekrarladığını yukarıda söylemiştik.!
13- Târih-i Dost Sultan isimli eserde de Korkut’tan bahsedilmektedir.
14- Evliya Çelebi de Dede Korkut’tan bahseden müellifler arasındadır. Fakat Evliya Çelebi’nin bu hususta verdiği bilgiler sadece Dede Korkut mezarlarıyla ilgilidir.
15- Buharalı Hafız Derviş Ali Çengî adlı bir müellifin XVII. yüzyılda yazdığı Tuhfetü’s-sürûr adlı, ozan çalgısı kopuzdan bahseden Farsça bir kitapta, Dede Korkut kitabındaki bazı kahramanlarla ilgili bir rivayet vardır.
16- Kul Ata adlı ne zaman yaşadığı belli olmayan bir Azeri şairinin Leylâ – Mecnun mesnevisinde de Dede Korkut’un adı ve öğütleri geçmektedir.
17- XVII. yüzyıla ait bir Batı kaynağında da Dede Korkut ile ilgili bazı kayıtlar vardır. Alman hükûmetinin Rusya’ya ve İran’a gönderdiği elçiler heyetine dâhil bulunan Leipzig Üniversitesi Profesörlerinden Adam Olearius 1638 ‘de Demirkapı- Derbend şehrinden geçerken o civardaki mezarları incelemiş ve bu eski mezarlar hakkındaki yerli söylenti ve inanışları dinlemiştir.
Yerliler bu mezarların Muhammed Peygamberden sonraki bir zamanda Okus milletine mensup Kassan isimli padişahın Lezgilerle yaptığı ve onlardan binlercesini öldürdüğü bir savaştan kaldığını anlatmışlardır. Burada ayrıca bir “kırklar” mezarının da bulunduğunu kaydeden Olearius’a yerliler, kendi eceliyle ölen Kassan’ın mezarının Tebriz yakınında Acı Çay’ın kıyısında, Kassan’ın karısı Burlae’nın mezarının da Urmi ( Urmiye ) kalesinde olduğunu söylemişlerdir. Olearius ayrıca Derbend yakınında bir tepenin üzerinde İmam Kurchud’un mezarını da görmüştür. Bu İslam velisi, anlattıklarına göre, Peygamberin yakınlarından olup onun ölümünden sonra da üç yüz yıl yaşamıştır. Bu Kurchud, Kassan’a çok bağlıymış ve önünde kopuz çalıp şiirler söyleyerek onu Müslüman olmayan Lezgiler aleyhinde savaşa teşvik edermiş. Sonunda İslam propagandası yapmak üzere aralarına girdiği putperest Lezgiler tarafından öldürülmüş.
Görülüyor ki anlatılan rivayetler, tarihî olaylarla Dede Korkut hikâyelerinin birbirine karışmasından meydana gelmiştir. Yerlilerin Kazan, Burla ve Korkut isimleri ile Kazan-Korkut münasebeti ve Korkut hakkında verdikleri bilgilerin baştan aşağı Dede Korkut rivayetlerinin kalıntısı olduğu şüphesizdir.
Sonradan Barthold, Olearius’un bahsettiği Dede Korkut mezarını aramaya gitmiş, fakat bildirilen yerde böyle bir şeyle karşılaşmamıştır. Evliya Çelebi’nin de gördüğü bu mezarın zamanla kaybolduğu anlaşılmaktadır.