Mani dininin yanı sıra, Uygurların bir bölümü, Budizm’den etkilenerek bu dini seçmişler; ayrıca, Çin ve Hint kültürü etkisi altında kalıp daha sonra kullandıkları Göktürk alfabesini de bırakarak 18 harfli Uygur alfabesini kullanmışlardır.
Uygurlardan günümüze ulaşan yazma ve basma yapıtlarının önemli bir bölümü, Budizm’le ilgili çevirilerdir. Turfan bölgesinde bulunan Uygur eserlerinin bir kısmı yazma, bir kısmı ise basılı metinlerdir. Budist Uygurlardan kalan manzum eserler, Manici Uygurlara ait şiirlerden daha fazladır.
Hemen hemen tamamı dinî içerikli olan Budacı ya da Burkancı şiirler genellikle dörtlükler hâlinde yazılmışlardır. Budizm’i öğretmek amacıyla yazıldıklarından, şiirsellikten uzak, didaktik parçalardır. Bunların bir kısmı da çeviridir. Bu şiirlerin 25’i Reşid Rahmeti Arat tarafından dilimize kazandırılmış, bazıları ise, Talât Tekin, Osman Fikri Sertkaya ve Şinasi Tekin tarafından bazı farklılıklarla günümüz Türkçesine çevrilmiştir.
ÖYLE YERLERDE
Budacı Uygur şiirlerinin en güzeli olarak tanımlanan bu şiir, Reşid Rahmeti Arat tarafından sekizer dizelik 4 parça olarak, Talât Tekin tarafından ise 4 dörtlük olarak çevrilmiştir. Esas olarak dinî bir eser olan bu şiirde, doğa içinde yapılacak meditasyon zevki anlatılırken başarılı bir doğa tasviri yapılmış ve duygular olabildiğince şiirsel bir anlatımla verilmiştir.
Adkaşu turur kat kat tagda, amıl aglak aranyadanta
Artuç sögüt altınınta, akar suvlukta
Amrançıgın uçdaçı kuşkıyalar tirinlik kuvraglıkta
Adkagsızın mengi tegingülük ol, anı teg orunlarta
Sıra sıra, kat kat dağlarda, sâkin (ve) tenha aranyadan’da,
Ardıç ağaçları altında, akar su(lar) boyunca,
Sevinçle uçuşan kuşçukların toplandığı yerlerde,
Hiçbir şeye bağlanmadan huzura ermeli, öyle yerlerde!
İç tering kat bük tagta, irteki söki aranyadanta
İdiz tikim kayalık basguklug erip idi tikisizte
İmirt çogurt sögüt arasınta inçge kök suv kıdıgınta
İlinmeksizin dyan olurguluk ol, anı teg orunlarta
İç içe, derin, kat kat dağlarda, eski (ve) kadim aranyadan’da
Yüce (ve) yalçın kayalık doruklar altında, tam sessizlik içinde,
İmirt, çoğurt ağaçları arasında, ince mavi suların kıyısında,
Hiçbir şeye ilinmeden dyân’a dalmalı, öyle yerlerde!
Sengir bulung tering tagta, seviglig aranyadanta
Sermelip akar suvluk erip sep sem aglakta
Sekiz türlüg yiller üze tepremetin, serilip anta
Sere yalnguzın nom mengisin tegingülük ol, anı teg orunlarta
Girintili çıkıntılı yüce dağlarda, sevimli aranyadan’da,
Süzülüp akan sular arasında, ıpıssız tenhalıkta,
Sekiz türlü yel ile kımıldamadan dinlenip orada,
Sabırla, yapayalnız, dinî huzura ermeli, öyle yerlerde!
Kökerip turur körkle tagta, köngül yaraşı aglak orunta
Köp yigi telim sögütlüg erip köpirip turur kölmen suvlukta
Köz başlap kaçıgların yıgınıp közünmiş bililmişçe [orun]larta
Küsençigsizin mengi tegingülük ol, anı teg orunlarta
Göğerip duran güzel dağlarda, gönle uygun tenha yerlerde,
Sık (ve) yoğun söğütlüklerde ve köpürüp duran gölcüklerde,
Göz başta bütün duyulardan sıyrılıp, her şeyin görünür, bilinir gibi olduğu yerlerde,
Hiçbir arzu beslemeden huzura ermeli, öyle yerlerde!
ANA BABAYA ŞÜKRAN – SAYGI VE SEVGİ
Budist Uygurlardan kalan şiirlerden biri de evlâtların, anne ve babalarına şükran, sevgi ve saygılarını dile getiren uzun bir şiire ait bölümlerdir. Bu şiirin bazı bölümlerini Budist Uygur şiirine örnek olarak veriyoruz.
Anaka ataka yazmışnıng
Ayıg kılıçlarımıznı sakınıp
Ayagka tegimliglerning üskinte
Alku kşanti kılu teginürbiz
Anaya babaya karşı işlediğimiz
Kötü amellerimizi düşünüp
Saygıya değerlerin huzurunda
Tümünü itiraf, ikrar ederiz.
Tuga kılınçlıg özkiyemiz
Tolganmış kiçig ögümüz
Tugum ajun tutmışımızta
Tumlugda isigde emgenip
(Bizi) doğurmuş olan cancağızımız!
Sancı çekmiş anneciğimiz!
Doğum dünyasına vardığımızda,
Soğukta sıcakta eza çekip
Tokuz ay on kün kötürüp
Tolgatı tugurtunguzlar
Tugtumuz erser ögüçümüz
Tozdın topraktın örü kılıp
Tolp et’özümizni yup
Torkuta işgirtide yörgeding
……………
Dokuz ay on gün (bizi) taşıyıp
Sancılar çekerek doğurdunuz.
Doğunca da, anneciğimiz,
Tozdan topraktan kaldırıp
(Ve) tüm vücudumuzu yıkayıp
Atlasa, ipeğe sardınız.
………………
Ölke ödüşke bulganıp
Ögüçüm sini örletdim
Ölmüng ödüşnüng içinte
Ögükkiyem yatmazun tip
Islağa pisliğe bulanıp
Anneciğim seni kızdırdım;
Islak pislik içinde
Yavrucuğum yatmasın diye
Kutsuz kıvsız özümin
Kurug orunta yatgurdı
Kulunçakım tip okşanu
Korkınçıg emgek ……
………………
Hayırsız, bahtsız nefsimi
Kuru yerlerde yatırdı
Taycağızım diye okşayıp
Müthiş acılar ……
………………
Emgenü tolganu igitip
Emiglig meng üze igitding
Erdini teg mening ögüçüm
Ermez ……………………
Eza cefa ile besleyip
Meme aşı ile doyurdun;
İnci gibi (değerli) anacığım
Değil …………………
Yaragsız yavız edler
Yaratıgı bolmış özkeyem
Yantud utlı bilmedin
Yarçıladım ögüçüm[ke]
Yaramaz, kötü nesneler
Yapıcısı olmuş (bu) nefsim;
Minnet, şükran bilmeden
Karşı geldim anacığıma.