- Batı şiirinin izlenmesi
- Modern estetik anlayışlarının çeşitlenerek yerleşmesi
- Yeninin içerisinde eskinin klasikleşmiş öğelerinden nelerin alınıp tekrar değerlendirilebileceği kaygıları
- Halk edebiyatının, folklorik öğelerin bu yeni zevk ve estetik içerisinde yorumlanması'dır.
Bu dönem, şiir zevki Tanzimat dönemi veya Edebiyat-ı Cedide
anlayışı çerçevesinde oluşmuş şairlerin, Meşrutiyet, Mütareke dönemlerinde şiir
dünyasına adım atmış şairlerin ve nihayet Millî Mücadele süreci ile Cumhuriyet
döneminde şiire başlamış şairlerin oluşturduğu bir kadroyu karşımıza çıkarır.
Önceki Dönemden Gelen Şairlerin Etkinlikleri ve Mehmet
Akif, Yahya Kemal ve Ahmet Haşim'in Modern Türk Şiirindeki Kurucu Rolleri
Cumhuriyet'ten önce şiir alanında yer edinmiş olup da bu
dönemde de şiir yazmaya devam eden şairleri üç grupta ele almak mümkündür:
1. grup: Şiir zevkini 1900'den önce, yani Tanzimat ve
Servet-i Fünün süreçlerinde edinen Abdülhak Hamid Tarhan (1852-1937), Ali Ekrem
Bolayır (1867-1937), Cenap Şahabettin (1870- 1934), Hüseyin Siret Özsever
(1872-1959). Sâmih Rifat (1874-1932), Faik Ali Ozansoy (1875-1950)
2. grup: Şiir zevkini II. Meşrutiyet'ten sonra ve/veya
özellikle Milli Edebiyat anlayışı çerçevesinde edinen Süleyman Nazif
(1869-1927), Mehmet Emin Yurdakul (1869-1944), Rıza Tevfik Bölükbaş
(1869-1949), Ziya Gökalp (1876-1924) ve Celâl Sahir Erozan (1883-1835)
3. grup: Şiir anlayışları, estetik tutumları birbirinden
tamamen farklı olmakla birlikte Türk şiir çizgisi üzerinde oynadıkları rol
bakımından Mehmet Akif Ersoy (1873-1936), Yahya Kemal Beyatlı (1884-1958) ve
Ahmet Hâşim (1887- 1933) oluşturur.
1. grup ve 2. grup şairleri, zaman bakımından
Cumhuriyet'in ilk yıllarında şiir alanında bazı yayınlar
yapmışlardır, ancak bu dönem şiiri içerisinde etkili oldukları söylenemez.
Bunların Cumhuriyet dönemi şiiri açısından en önemli işlevleri, hece-aruz, sade
dil-edebi dil konusundaki tartışmaların 1920'lerin başında birinciler lehine
bir çözüme kavuşmuş olmasıdır. Ayrıca edebiyatta uluslaşma amacının
gerçekleşmesinde düşünce ve tartışmalarıyla önemli bir rol oynadıkları da görülmektedir.
Oysa Mehmet Akif. Yahya Kemal ve Ahmet Hâşim, her ne kadar Meşrutiyet döneminde
şiirler yazmaya ve yayımlamaya başlamış olsalar da şiirlerinin niteliği,
kendisinden sonrakilere yaptıkları etki bakımından Cumhuriyet dönemi şiirinin
başlangıcında kurucu şairler olarak ele alınması gereken isimlerdir.
Mehmet Akif, üslubunun içtenliği ve şahsi duygularıyla
kolektif ruhu kaynaştırması bakımından dönemin destanını yazmış, bu özelliği
ile toplumcu gerçekçi şiir anlayışı çizgisinde kendisine özgü bir yer
edinmiştir. Onun şiirinin poetik özelliklerini şu şekilde belirleyebiliriz:
1. Duygunun şiire katılmasındaki doğallık,
2. Konuşma dili edasının, yaşayan Türkçenin, argodan deyim
ve atasözlerine kadar geniş bir söz varlığı ile bütün özellikleriyle şiirde
kullanılması
3. Gerçekçi gözleme dayalı tasvirlerle çarpıcı metaforların
bir arada kullanılmasından oluşan imge dünyası,
4. Vezin ve kafiye uygulamalarında kişisel bir tarza
ulaşması.
5. Öğreticilik ve topluma mesaj verme kaygısı
Yahya Kemal'in şiiri Batı şiiri ile Divan edebiyatı
konusunda modern bir seçme ve sentez yapma bilinci taşıdığı için Türk
edebiyatında önceki dönemlerde örneği görülmeyen, Cumhuriyet'ten sonar ise
model oluşturan bir yapı taşır. Onun şiirlerinin ayırıcı özelliği duyguyu dile,
dili sese dönüştürecek "derûnî âhenk" ile içerikteki tarih
bilincidir. Tarih anlayışı devrinin genel havasının dışında, değişim ile
devamlılığın iç içe geçtiği "imtidat" kavramında ifadesini bulur.
Ahmet Haşim'in şiirleri onun zengin imge dünyasını yansıtır.
Onun şiirinin kaynakları:
1. Kendi hayat ve şahsiyetinden gelen unsurlar.
2. Türk şiir geleneğinden gelen unsurlar.
3. Fransız sembolizminden gelen unsurlar olmak üzere üç
noktada toplanır.
Onun şiiri bu üç kaynağın özgün bir bireşimi olarak yeni
Türk Edebiyatında saf şiirin öncüsü kabul edilmiştir.
Dergâh Dergisi ve Etkisi
1921-1923 yılları arasında İstanbul'da on beş günde bir
olmak üzere 42 sayı olarak yayımlanan Dergâh dergisi Cumhuriyet dönemi Türk
şiirinin oluşumunda hem Anadolu'ya yönelen yeni bir kültür milliyetçiliği
anlayışını telkin etmesi bakımından; hem Yahya Kemal ve Ahmet Haşim in
"saf şiir" noktasında birleşen anlayışları bakımından; hem de modern-mistik
duyuş tarzını besleyen felsefe çevirileri, tekke edebiyatı örnekleri bakımından
"mektep" işlevi görmüş bir yayın organıdır.
I. Kuşak Hece Şairleri
1890-1900 yılları arasında veya XX. Yüzyılın ilk yıllarında
doğan ve Meşrutiyet'ten sonra edebiyat dünyasına adım atan şairler kuşağının
ortak özelliği, hece veznini ve sade Türkçeyi Cumhuriyet'in hemen öncesinde
Türk şiirinin hakim vezni haline getirmiş olmalarıdır. Bunlar arasında Orhan
Seyfi Orhon (1890-1972), Halit Fahri Ozansoy (1891-1971), Enis Behiç Koryürek
(1892- 1949), Yusuf Ziya Ortaç (1895-1967), Faruk Na- fiz Çamlıbel (1898-1973)
"Hecenin Beş Şairi" veya daha yaygın olarak "Beş Hececiler"
adlarıyla anılmaktadırlar. Hece şairlerinin Türk şiiri bakımından en önemli
özellikleri sade Türkçenin edebiyat, şiir dili haline gelmesini sağlamış
olmalarıdır. Hecenin bu ilk kuşağı eski korsan hikayelerinden, Anadolu
coğrafyasının özelliklerinin çizilmesine, ulusal sanat ve tarih görüşleriyle
yerli hayatın motiflerine kadar değişen konuları işlemişlerdir. Böylece
memleketçi edebiyatın öncüsü olmuşlardır.
Hecenin II. Kuşağı ve Ritmin Zaferi
Cumhuriyet'in hemen öncesinden başlayıp, 1930'ların
ortalarına kadar etkili olmuş hecenin ikinci kuşağı arasında Ahmet Hamdi
Tanpınar (1901-1962), Ahmet Kutsi Tecer (1901-1967), Necip Fazıl Kısakürek
(1905- 1983), Ahmet Muhip Dıranas (1908-1980), Cahit Sıtkı Tarancı'dır
(1910-1956).
Hecenin ikinci kuşağı şairlerinin Milli Edebiyat Akımı’nın
başlattığı yalın Türkçe ve hece vezni mücadelesinin gerçek bir zaferi olduğu
söylenebilir. İlk kuşağın şairlerinde görülen biçim arızaları, duyuş tarzındaki
yüzeysellik bunlarda görülmez. Bu kuşağı oluşturan şairlerin şu ortak
özelliklerde birleşebileceği görülüyor.
1. Şiirlerinde halk şiiri özellikleri ile birlikte özellikle
Fransız sembolistlerinin belirgin bir etkisi vardır.
2. Biçimde ve özde bir titizlik göze çarpar. Ses ve ahenk
öğeleriyle, özgün imge ve anlam öğeleri sıkı bir kaynaşma içerisindedir.
3. İster insanın bireysel duygu ve durumları konu edilsin,
ister başka temalar işlensin derinlikli ve ve incelmiş bir duyarlılık asıl
amaçtır.
4. Önceki hececilerde sık görülen kavramın şiire sokulması
yerini anlamın sezdirilmesine bırakmıştır.
5. İlk kuşağın didaktik ve epik söyleyişine karşın bu kuşak
şairleri büyük ölçüde lirizmin peşindedir.
6. Şiirin amacı yine şiirin kendisidir. Yani saf şiir
anlayışına sahiptirler.
Memleket Edebiyatı
Hece vezni ile yaşayan dil kullanımı konusundaki
benzerliklerine bakarak Milli Edebiyatın devamı, yeni bir aşaması olarak
görülmesi doğru olan Memleket Edebiyatı'nın öncekilerden farkı, politik
kavramların yerini yaşamın içerisinden gelen durum ve duyguların almasıdır.
Şiirin biçimsel sorunlarından ziyade öze, yaşamın kendisine doğru bir gidiş
olduğu görülmektedir. Bu kuşağın temsilcileri Faruk Nafız Çamlıbel, Ömer
Bedrettin Uşaklı, Zeki Ömer Defne, Bedri Rahmi Eyuboğlu, Behçet Kemal Çağlar,
Orhan Şaik Gökyay ve Arif Nihat Asya sayılabilir. Bu isimler dışında bu dönemde
yazan daha başka şairlerin şiirlerinde de Anadolu coğrafyası, insanı ve kültürü
yeni dönemin ilgi çeken konuları olmuştur. Bu anlayışla şiir yazanların çok
oluşunun dönem ruhuyla ilgili olduğu kadar, yeni devletin insanı için kimlik
arayışlarıyla da ilgili olduğu söylenebilir.
Yeni Oluşumlar: Yedi Meşale
Memleket edebiyatı şiir anlayışına karşı çıkarak bir araya
gelen genç şairlerin oluşturduğu Yedi Meşale toplanması kısa ömürlü edebiyat
etkinliklerinden birisi olarak kalmıştır. Bu şairler arasında Muammer Lütfi
"Bahşi", Sabri Esat Siyavuşgil, Yaşar Nabi Nayır, Vasfi Mahir
Kocatürk, Cevdet Kudret Solok ve Ziya Osman Saba'dır.
Türk Şiirinde Kaynak Arayışları: Mitoloji, Folklor ve
Sembolizm
Cumhuriyet döneminin başlangıcında Türk şiiri türlü yönelimler
ve kaynak arayışları içerisinde gözükmektedir.
Gerek dönemin oluşturduğu atmosferin heyecanı, gerekse oluşturulmak
istenilen “yeni insan”a kimlik arayışı dönem şiirinin karakterini de
belirlemiş; şairleri birbirinden farklı birçok kaynağa yöneltmiştir.
Ayrıntılara inildiğinde geniş bir yelpazeye dağıtan bu dönem şiirinin beslenme
kaynakları üç gruba bağlanabilir: Mitolojik anlatılar, halk kültüründen gelen
motifler ve Fransız sembolistlerdir. Bu üç kaynağının modern Türk şiirinin
gelişmesinde dönüştürücü bir rol oynadığı söylenebilir.