Milli edebiyat anlayışı, halkla edebiyatın buluştuğu, millet kavramının ortaya çıktığı ve millete kendine ait değerler dünyasının anlatıldığı, toplumsal fayda güden bir edebiyat anlayışıdır. Doğuşundaki en büyük güç ise 1908 sonrasında açık bir şekilde ifade edilmeye başlayan Türk milliyetçiliği fikridir. Türk milliyetçiliği,
II. Meşrutiyetin, bütün fikirlerin ifadesi ne imkân sağlayan özgürlük anlayışı içinde özellikle de Müslüman ve Türk olmayan Osmanlı tebaasının kendi içinde geliştirdiği milliyetçilik çalışmalarına bir tepki olarak gerçekleşir. Hemen o tarihlerden itibaren de Türk milliyetçiliği, bu duyguyu uyandırmak ve yaymak için kurulan Türk Derneği (1908), Türk Yurdu (1911) ve Türk Ocağı (1912) gibi dernekler, bu derneklerin çıkardıkları dergiler, düzenledikleri toplantılar, verdikleri konferans ve derslerle halka inerek hız- la yaygınlaşmaya başlar. Fikirlerin bir hareket halini alması ancak geniş kitleleri etkilemesi ve yönlendirmesi sayesinde mümkün olabilir. Aksi halde hayata geçmeyen fikirlerin toplumsal anlamda herhangi bir faydasından söz edilemez. 20. yy. başları bu anlamda milletin yönlendirilmeye en açık olduğu dönemdir. Genç Kalemler, Türk Yurdu, Yeni Mecmua, Küçük Mecmua gibi dergiler Türk tarihi, dili, edebiyatı, sanatı, ahlakı, kültürü, folkloru gibi konulardaki ilmi araştırmalara geniş yer vererek Türklük düşünce ve bilincinin daha çabuk uyanmasına ve daha hızlı şekil de yayılmasına katkılarda bulunurlar.Türk Yurdu Cemiyeti ve Türk
Yurdu Dergisi
Türk Yurdu Cemiyeti 31 Ağustos
1911'de Mehmet Emin, Ahmet Hikmet, Ahmet Ağaoğlu, Akil Muhtar ve Yusuf Akçura
gibi dönemin Türkçüleri tarafın dan kurulmuştur. Düşüncelerini anlatmak üzere
bir gazete çıkarmayı ve Türk çocukları için bir pansiyon açmayı hedeflemişse de
Türk Ocaklarının kuruluş çalışmalarının yapıldığı sıralarda fazla faaliyet
gösterememiştir. Yine de en kalıcı ve etkili çalışması Türk Yurdu Dergisini
çıkarmaya başlamış olmasıdır. Dernek üyeleri gibi bu dergi de daha sonra Türk
Ocaklarının kadrosuna geçmiştir.
Türk Ocağı ve Türk Yurdu
Dergisi
Türk Ocaklarının kuruluşunda
Askeri Tıbbiye öğrencilerinin girişimlerinin önemli bir yeri vardır. Önce kendi
okullarında başlattıkları Türk milliyeti doğrultusunda bir dernek oluşturma
çabalarına okul düzeninin izin vermemesi üzerine dışarıda devam etmişler, sonra
da devrin konuya ilgi duyan Mehmet Emin, Yusuf Akçura, Hüseyin Cahit, Ahmet
Ferit, Ağaoğlu Ahmet gibi önemli isimleriyle yaptıkları görüşmeler arkasından
20 Haziran 1911 tarihinde düzenledikleri geniş bir toplantıda Türk Ocağı'nı
fiilen kurmuşlardır. Derneğin resmen kuruluşu, nizamnamesinin hazırlanmasından
sonra Ziya Gökalp'ın da katıldığı 25 Mart 1912 tarihindeki toplantıyladır. İlk
yönetim kurulu üyeleri Ahmet Ferit (Tek), Yusuf Akçura, Mehmet Ali Tevfik ve
Dr. Fuad Sabit'tir. Türk Ocaklarının ilk başkanı Ahmet Ferit Bey'dir. Türk
milliyetçiliği, nasıl Türk olmayan unsurların milliyetçi Ek hareketlerine karşı
bir savunma biçimi olarak orta- ya çıkmışsa Türk Ocakları da yine bu tepkinin
bir parçası olarak kurulmuştur. 1912 yılında Genç Kalemler dergisine benzer
şekilde Balkan Savaşları ve maddi imkânsızlıklar gibi sebeplerle kapanma
tehlikesi geçiren dernek, Hamdullah Suphi'nin Mayıs 1913'te yapılan kongrede
başkan seçilmesi üzerine toparlanmış ve Türk milletinin bu önemli geçiş
döneminde etkili bir faaliyeti sürdürmüştür.
1922-1923 yılından itibaren
kurulan yeni devle tin yapısına göre Türk Ocakları yeniden yapılanarak açılmaya
ve bu aşamada da görev almaya başlar. 1931'de Cumhuriyet Halk Fırkası, doğrudan
partiye bağlı bir teşkilat olarak Halk Evlerini kurma karan almış ve Türk
Ocakları kapatılmıştır (Güz, 2011, 172). Türk Ocakları 1911'den itibaren Türk
Yurdu Cemiye tinin çıkarmaya başladığı Türk Yurdu dergisini kendisine yayın organı
olarak seçmiştir. Derginin imtiyaz hakkı Mehmet Emin üzerine alınmışsa da onun
Erzurum'a tayini üzerine Yusuf Akçura'ya devredilmiş ve ilk sayısından itibaren
onun adıyla çıkarılmıştır. Genç Kalemlerden sonra milliyetçilik ve milli
edebiyatla ilgili tartışmaların ve makalelerin yayın yeri artık Türk Yurdu
dergisi olmuştur. Zaman zaman düzenli yayımlanma periyodunu kaybetmişse de 15
günde ya da ayda bir sayı olarak yayımlanmıştır. Derginin bu yıllardaki
sayılarında özellikle Ali Canip'in çok hararetli bir şekilde milli edebiyatla
ilgili yazılar yazdığı ve başta Cenap Şahabettin olmak üzere tenkitçileri cevapladığı
görülür. Bu yazılar konunun artık daha açık bir hal kazanmasına yardımcı olur.
Dil, şekil, muhteva ve ruh bakımından millilik, milli edebiyatın belirleyicileri
olarak görülmeye başlanır.
Türk Bilgi Derneği ve Bilgi
Mecmuası
Emrullah Efendi'nin başkanlığında
bir akademi gibi çalışmak üzere 1913’te kurulmuştur. Türkiyat, Hayatiyat,
İçtimaiyat, Türkçülük gibi altı şubesi olan Bilgi Derneğinin Türkiyat şubesinde
Yusuf Akçura, Abdullah Cevdet, Bursalı Tahir, Ziya, Köprülüzade Mehmet Fuad,
Türkçülük şubesinde Celal Sahir, Ömer Seyfettin; lisan şubesinde Ziya, Mehmet
Emin gibi isimlere rastlanmaktadır. Derneğin yayın organı, aylık olarak çıkan
Bilgi Mecmuası'dır. Sadece yedi sayı yayımlanabilmiştir (Öksüz, 204, 154).
Ancak bu görünüşüyle bile dergi 19. asrın sonlarından Birinci Dünya Savaşı
başlangıcına kadarki Türklük bilimi çalışmalarının en olgun ürünü..."
olarak değerlendirilmektedir (Polat, 2011, 66).
Şairler Derneği
Birinci Dünya Savaşı sırasında
savaşın getirdiği sıkıntılar arasında edebi faaliyet zaman zaman kesintiye
uğramıştır. Doğal olarak tartışılmaya devam eden Türkçe ve milli edebiyatla
ilgili meselelerin de aynı durunda olduğu görülmüştür. Fakat artık zamanın da
yönlendirmesiyle öyle bir noktaya gelinmiştir ki tamamen durması mümkün
değildir. Şairler Derneği işte bu durdurulamayan çalışmalardan biridir. Haziran
1917'de ibdaî bir edebiyat vücuda getirecekleri beyanıyla ortaya çıkan ve hece
vezinli şiirler yazacaklarını söyleyen bir grup genç, Türk Ocağı'nda yaptıkları
birkaç toplantı sonunda Şairler Derneğini kurmuştur. Dernek üyeleri,
kendilerine yayın organı olarak da Servet-i Fünün’u tayin etmiştir. Orhan
Seyfi, Hasan Zeki, Hakkı Tahsin, Safi Necip, Salih Zeki, Selahattin Enis, Ömer
Seyfettin, Faruk Nafiz, Yahya Saim, Yusuf Ziya Şairler Derneğinin üyeleridir.
Servet-i Fünün’dan başka Dergah
ve Yeni Mecmua'da da edebiyat meseleleri konusunda makaleler yayımlayan Şairler
Derneği üyeleri, özellikle de hece vezninin olgunlaşması konusunda önemli
katkılara sahiptirler. Birinci Dünya Savaşının buhranlı günle rinde edebiyat
onların ellerinde şekillenmiştir.
Çocuk Bahçesi:
Edebiyat-ı Cedide'nin yayın
organı olan Servet-i Fünun dergisi kapatılınca, İstanbul'daki baskıdan bunalan
gençlik, Selanik'te Çocuk Bahçesi (1905). Dergide Mehmet Emin Yurdakul'un ana
dille ve hece ölçüsüyle yazılmış şiirleri görülür. Aynı dergide Tevfik Fikret
ve Rıza Tevfik'in yazılarına da yer verilir.
Genç Kalemler:
Çocuk Bahçesi kapanınca, bu
derginin yerini Genç Kalemler alır (1911). İlk sayısında Yeni Lisan başlıklı
imzasız bir yazı yayımlanır, Ömer Seyfettin tarafından yazıldığı anlaşılan bu
yazıda milli bir dil ve edebiyattan söz edilmektedir. Ziya Gökalp, Ali Canip,
Hamdullah Suphi, Faik Ali, Celal Sahir... derginin diğer yazarlarıdır.
Halka Doğru ve Türk Sözü
Halka Doğru (1913) ve Türk Sözü
(1914) dergileri Türk Yurdu dergisine dayalı olarak haftalık çıkar. Dergileri
Celal Sahir Erozan yürütür. Türk Sözü dergisinin başyazarlığını Ömer Seyfettin
yapar. Geniş bir yazar kadrosu olan bu dergiler, 1. Dünya Savaşı'nın sürdüğü
yıllarda kapanır.
Diğer Yayın Organları
Yeni Mecmua
(1917-1918, haftalık, 66 sayı)
hemen hemen aynı yazar kadrosu ile Yeni Lisanın dil ve edebiyat görüşlerinin
daha da fazla benimsenmesine yardımcı olmuştur. 1917'de İttihad ve Terakki
Fırkasınca çıkarılan bu dergiyi Ziya Gökalp yönetir. Yahya Kemal, Yakup Kadri,
Refik Halit gibi sanatçılar da bu dergide yazarlar. Yeni Mecmua, yayımını
1923'e kadar sürdürür.
Milli edebiyat, Yeni Mecmua'da
Fuad Köprülü tarafından yeniden gündeme taşınmıştır. Bir kez daha millet ve
milli edebiyat kavramlarının modem kavramlar oldukları, millet olmayınca milli
edebiyattan söz edilemeyeceği anlatılır. Türkçülük fikri daha sistemli hale
getirilir. Yeni Mecmua 'Beş Hececiler'in tanınması için önemli bir zemin olur.
Böylece Yeni Lisanın başlangıçta benimsemediği hece vezni yaygınlaşır ve bu
vezni kullanan genç şairler yetişir. Bu hareket ardından Büyük Mecmua (1919, on
beş günlük, 17 sayı) ve Şair (1918-1919, haftalık, 15 sayı) dergileriyle daha
da genişleyerek Cumhuriyetin ilk yıllarının edebiyat faaliyetine kadar uzanır.
İmparatorluktan milli devlete geçiş yıllarında uzun süren savaşlar sırasında
Türklük şuurunu, milliyet duygu sunu uyandıran; Anadolu'yu, Türk insanını ve
onun estetik değerlerini kullanarak zamanın içinde işlerlik kazanmasını
sağlayan bu yayın organları önemli bir işlevi yerine getirmişlerdir.
Şair ve Şair Nedim Mecmuaları:
Son Hece Aruz Tartışması
Milli edebiyat ilerleyen zaman
içerisinde muhteva ve şekil olarak belirginleşmeye başlamıştır. Eserlerde
muhteva olarak milli ruhu bulmak isteyen milli edebiyatçılar, şekil olarak da
milli olana bağlı kalmak istemişlerdir. Yeni Mecmua'da Türklerin milli vezinlerinin
hece olduğunu söyleyen Köprülü'den sonra Şair (1918) dergisi ile Şair Nedim
(1919) dergisi arasın da meydana gelen tartışma, dikkatleri bir defa daha vezin
meselesinde toplamıştır. "Şairin Yolu" başlıklı mukaddimesinde yer
alan (...) kemalin sonuna ermiş örnekler gösteren aruz yaşayamaz. Asırlarca,
nihayetsiz kalplerin elemlerini, neşelerini, ihtirazlarını inleten bu eski
rūbabın telleri artık yıprandı. Yeni bir saza ihtiyacımız var ki bu da milli
veznimizdir." cümleleriyle yola çıkan Şair dergisi, sayfalarını hece
vezinli şiirlere açmıştır. Ömer Seyfettin, bazı şairlerin heceden vazgeçerek
arıza geri dönmeleri konusundaki düşüncelerini Şair'de yer alan "Yalpa
Vuranlar" (Ömer Seyfettin, 2001, 136-139) başlıklı makalesinde ifade
etmiştir. Yazısında özellikle de Halit Fahri üzerinde durmuştur. Halit Fahri ,Şair
Nedim’deki "Şiire Karışmayınız!" başlıklı yazısıyla Ömer Seyfettin'i
cevaplamış ve ona şiiri bırakarak düz yazıyla meşgul olmasını tavsiye etmiştir.
Halit Fahri’ye göre artık sade Türkçeyle aruz vezninin kullanıldığı şiirler
yazılmaktadır. Kendisi de işlenmemiş bir musiki aleti olan hece ile ahenksiz
şiirler yazmaktansa aruzu seçeceğini söylemiştir.
Dergah Mecmuası
1921'de Nihat Özön tarafından
çıkarılmıştır. 1921-1923 tarihleri arasında 42 sayı çıkan Dergah, milli
edebiyat anlayışını Milli Mücadele günlerinde müdafaa eden ve değişik yaş
gruplarından kalabalık bir sanatçı kadrosuna sahip önemli bir dergidir.
Dergahın yazarları arasında Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Yakup Kadri, Halide Edip,
Falih Rıfkı, Ruşen Eşref, İsmayıl Hakkı, Abdülhak Şinasi, Mehmet Halid, Fuad
Köprülü, Necmeddin Halil, Ali Mümtaz, Ahmet Kutsi, Nurullah Ata yer alır.
Aslında bu kadro, Dergah'ta yazan şair ve yazarlar arasında sanat konusunda bir
görüş birliği olmadığını düşündürmektedir.