Nazım Hikmet Ran: Yaşamı ve Adı Etrafındaki Tartışmalar
1902-1963 yılları arasında yaşamış olan Nazım Hikmet Ran'ın çocuk yaşta şiir yazmaya başlamıştır. 1918'den itibaren Yeni Mecmua, Kitap, Alemdar ve Ümit gibi gazete ve dergilerde şiirleri yayınlanmıştır.
1921 yılında bir grup arkadaşıyla Millî Mücadele'ye katılmak
üzere İnebolu'ya giden Nazım Hikmet burada Spartakistlerle tanışır ve Bolşevik
devrimi, Marks, Engels, sosyalizm ve sınıf çatışmaları ile ilgili düşünceleri
benimser.
Ankara Hükümeti tarafından Bolu'ya öğretmen olarak
gönderilen Nazım Hikmet buradan Sovyetler Birliğine gider. Doğu Emekçileri
Komünist Üniversitesi'nde ekonomi politika eğitimi görür. Nazım Hikmet Rusya'da
Marksizm'in diyalektik ve tarihsel materyalizm kuramına göre ilişkilerine
bakışını biçimlendirmiştir. Vezinsiz ve basamaklı dizelerden oluşan şiir
anlayışını ilk kez bu yıllarda denemeye başlamıştır.
1924 yılımda Türkiye'ye gelerek Aydınlık ve Orak-Çekiç
dergilerinde çalışmaya başlar. Türkiye Komünist Partisine yasadışı olarak üye
olur fakat parti üyelerinin tutuklanmaya başlaması üzerine Haziran 1925 yılında
tekrar Moskova'ya gider. İstiklal Mahkemesi tarafından gıyabında on beş yıla mahkum
edilir. İlk şiir kitabı Güneşi İçenlerin Türküsü 1928 yılında Bakü'de basılır.
Ayı yıl Türkiye'ye aftan faydalanmak için gizlice giriş yapar fakat Hopa'da
tutuklanarak üç ay hapis yatar. Tahliye olduktan sonra Resimli Ay dergisinde
çalışmaya başlar.
1929 yılında 835 Satır ve Jokond ile Si-Ya-U adlı kitapları
yayımlanır. 1933 yılına kadar Varan 3, 1+1-Bir (Nail V. ile birlikte), Sesini
Kaybeden Şehir, Benerci Kendini Niçin Öldürdü, Gece Gelen Telgraf adlı şiir
kitapları ile Kafatası, Bir Ölü Evi adlı oyunları basılır. Ayrıca Muhsin
Ertuğrul tarafından filme çekilen çeşitli senaryolar, gazete ve dergilerde
yayımlanan fıkra ve denemeler yazar.
1933-38 yılları arasında Portreler, Taranta Babu'ya
Mektuplar, Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedrettin Destanı ve Yolcu gibi kitapları
basılır. Bu dönemde hakkında açılan davalarda 28 yıla mahkûm edilir, 1950
yılına kadar kaldığı hapiste Kuvayi Milliye Destanı, Memleketimden İnsan
Manzaraları, Saat 21-2 Şiirleri, Rubailer adlı şiir kitaplarını ve Ferhat ile
Şirin ve Sabahat adlı oyunları yazar. 1949 yılından itibaren Nazım'a Özgürlük
kampanyaları ve Nazım'ın açlık grevine girmesi üzerine çıkarılan bir af ile serbest
kalır.
Pasaportunun verilmemesi ve daha önce çürüğe çıkarılmasına
rağmen askere çağırılması üzerine 1951 yılında son kez gizlice yurdu terk eder.
Bunun üzerine Türk Vatandaşlığından çıkarılır. 1954'te Polonya vatandaşlığına
geçer ve kendisine dedelerinin soyadı olan Borzenski soyadı verilir.
Sosyalizm düşüncesiyle dünyanın birçok ülkesine gitmiş,
çeşitli ödüller almış olan Nazım Hikmet, 1963 yılında Moskova'da geçirdiği bir
kalp krizi sonucu hayatını kaybetmiştir. Mezarı Moskova'da olan şaire Türk vatandaşlığı
5 Ocak 2009'da Bakanlar Kurulu kararı ile iade edilmiştir.
Yaşamını sosyalist düşünceye adamış olan Nazım Hikmet'in
yaşamı üç ayrı algı çerçevesinde çizilmektedir: Sosyalist düşüncenin temsilcisi
bir şair, vatana ihanet etmiş bir komünist ve aşkları, memleket özlemi gibi
motiflerle çizilen bir kültür imgesi. Hakkındaki spekülasyonlardan çok,
ideolojisi ve sanatı iç içe geçmiş olan şairin eserlerinin estetiği üzerinde
yoğunlaşmalıdır.
Nazım Hikmet'in Şiiri ve Türk Şiirindeki Yeri
Nazım Hikmet'in şiire başladığı yıllarda Türk şiirinde
birkaç ayrı çizgide yeni söyleyişi ses ve imge arayışları sürmekteydi.
Edebiyat-1 Cedide, Divan ve Batı sanat akımlarından yararlanan poetik
tutumların ortaya çıkardığı şiirler aynı süreç içinde şiir ortamını oluşturmaktaydı.
Şairin şiirlerinin en önemli özelliklerinden biri durakların
etkili bir biçimde kullanıldığı ritmik ve zengin ses yapısıdır. Basamaklı dize
kullanan Mayakovski'nin bir şiirini gazetede görüp, dilini anlamadığı halde
biçiminden etkilenen Nazım Hikmet bu şiir biçimini taklit ettiğini söyler. Şair
geleneksel ölçüleri sistematik biçimde kullanmamış hem Divan hem de halk
edebiyatı müzikalitesinin ritmini şiirlerine yansıtmıştır.
Şairin şiirlerine konuşma dili hakimdir. Epik şiirlerinde
konunun dönemine uygun dil kullanır. 1938 öncesi şiirlerinde hitabet
ağırlıklıyken hapiste bulunduğu yıllarda yazdığı bazı eserlerinde öyküleme
tekniği görülür.
Nazım Hikmet şiirlerinin en dikkat çeken yanı biçim ve
içerik uyumudur. Şair fütürist ve konstrüktivist akımların etkisinde kalmıştır.
Nazım Hikmet şiirinin ana özellikleri şöyle belirtilebilir.
1. Şirin görünüşü (basamaklı dize, büyük küçük harf
kullanımındaki geleneksellikten uzaklık, aynı sayfa ve şiirde farklı punto
kullanımı)
2. İçeriğe uygun ses düzeni
3. Sinemotografik anlatım
4. Şiir, roman, öykü, tiyatro ve senaryo gibi edebiyat
türlerinin zıt özellikler taşıyan öğelerini bir arada kullanma
5. Modernist aynı zamanda geleneksel öğeleri kullanma
6. Biçim ve içerikte Marksist dünya görüşünü şiir anlayışını
temeline oturtma.
Tüm bunlara rağmen Nazım Hikmet yenileşme çabası içinde olan
tek şair değildir. Şiirlerindeki hitabet, konuşma dili ve öyküleme tekniği
Tanzimat tan itibaren süren arayışların belirginleşmesidir. Şiir yapısında
dizeden ziyade bütünün güzelliğinin öne çıkarılması yenileşme süreci boyunca
var olagelmiştir. Nazım Hikmet'in başarısı bu arayışları birleştiren
becerisinden gelir.
Nazım Hikmet şiirleriyle 1929-1938 yıllarında yeni yetişen
kuşaklar üzerinde etkili olmuştur. Fakat ardından yeni hareketlerin çıkması ve
kitaplarına yayın yasağı getirilmesinden sonra bu etki azalmıştır.
Toplumcu Gerçekçi Edebiyat Anlayışı
Edebiyatta gerçekçilik anlayışı üç ayı çizgide gelişmiştir:
Gözlemci gerçekçilik, dış gerçeğin olduğu gibi esere yansıtılmasıdır.
Eleştirel gerçekçilik, gözlemin eleştirel bir nitelik taşımasıdır
Toplumcu gerçekçilik, gerçekçiliği Marksizm düşüncesi çevresinde yorumlar.
1934'te Moskova'da toplanan Yazarlar Birliği Kongresi,
Maksim Gorki tarafından özetlenen dört ilkeyle toplumcu gerçekçiliğin
ölçütlerini belirtmiştir.
1. Toplumcu gerçekçilik daha önceki eleştirel gerçekçilikten
farkı olarak pragmatik bir edebiyattır ve bir tezi savunur.
2. Sosyalist bireysellik ancak kolektif emek içinde
gelişebilir.
3. Yaşam eylemdir ve yaratmaktır. Yeryüzünde yaşayan insanın
ulaşmak isteyeceği en son amaç yeryüzünde yaşamak mutluluğudur.
4. Sosyalist bireyselliğin edebiyatın ana amacıdır.
Cumhuriyet döneminde toplumcu gerçekçi anlayışın ilk ve en
önemli temsilcisi Nazım Hikmet'tir. Nazım Hikmet'le birlikte serbest şiirin
öncüsü kabul edilen Ercüment Behzat (1903-1984) Almanya'daki dışavurumculuk,
Dadaizm ve gerçeküstücülük akımlarından etkilenerek serbest şiir örnekleri
vermiştir. Nazım Hikmet'le benzer konular işlemesine rağmen bütüncül bir
yönelme göstermeyip daha çok başkaldırı niteliği taşıyan şiirler yazmıştır.
İlhami Bekir (1906-1984) Nazım'ın sözcük, imge ve biçim özelliklerini
taklit etmiştir ve Nazım'ı izleyen ilk kuşak şairler arasında en başarılısıdır.
Hasan İzzettin (1909-1989) başlangıçta hece vezniyle yazmış,
daha sonra Nazım Hikmet etkisi altında toplumsal içerikli serbest şiire
geçmiştir. Nazım Hikmet'le beraber de yazan Nail V. de şairin etkisinde kalan
yazarlardan biridir.
Eserlerini 1938'den sonra vermeye başlayan bu kuşak dönemin
zor koşullarından dolayı diledikleri gibi yayın yapamamıştır. Çıkardıkları
dergiler kapatılmış, kendileri de hapis yatmıştır. Bu kuşak şairleri Nazım
Hikmet şirinin özelliklerini yeniden üretecek düzeye ulaşamamışlardır. Nitekim
sonraki yıllarda Rıfat Ilgaz ve Cahit Irgat gibi şairler Garip akımının da
etkisinde kalmışlardır. Bu kuşak şairleri arasında tek şiir kitabı Hasretinden
Prangalar Eskittim ile büyük ilgi gören Ahmet Arif öfke, isyan gibi sert söylem
içeren ürünlere imza atmıştır.
Toplumcu Gerçekçi Anlayışı Temsil Eden Şairler: 1940
Kuşağı
Nazım Hikmet düşüncesi ve şiirlerinden etkilenen 1940 Kuşağı
toplumcu gerçekçileri olarak adlandırılan şairlerin önde gelenleri Rıfat Ilgaz,
Cahit Irgat, A. Kadir, M. Niyazi Akıncıoğlu, Ömer Faruk Toprak, Enver Gökçe,
Mehmet Kemal, Arif Damar, Ahmet Arif ve Şükran Kurdakul’dur. Eserlerini 1938’den
sonra vermeye başlayan bu kuşak dönemin zor koşullarından dolayı diledikleri
gibi yayın yapamamıştır. Çıkardıkları dergiler kapatılmış, kendileri de hapis
yatmıştır. Bu kuşak şairleri Nazım Hikmet şiirinin özelliklerini yeniden
üretecek düzeye ulaşamamışlardır. Nitekim sonraki yıllarda Rıfat Ilgaz ve Cahit
Irgat gibi şairler Garip akımının da etkisinde kalmışlardır. Bu kuşak şairleri
arasında tek şiir kitabı Hasretinden Prangalar Eskittim ile büyük ilgi gören
Ahmet Arif öfke, isyan gibi sert söylem içeren ürünlere imza atmıştır.
1940 toplumcu gerçekçi şairlerin ortak özellikleri Nazım
Hikmet etkisinde kalmak olmasına rağmen onun şiirlerindeki nitelikleri
yeterince taşımayan, şiirde dil, imge ve ses gibi öğelerin farkında
olmadıklarını gösteren ürünler üretmişlerdir.
Mavi Hareketi
Adını 1952-1956 yıllarında Ankara'da çıkan Mavi adlı
dergiden alan hareket, Atilla İlhan'ın dergiye katılmasıyla oluşmuştur. Bu
hareketin öncüleri Atilla İlhan, Ahmet Oktay, Özdemir Asaf, Arif Damar ve Hasan
Hüseyin Korkmazgil’dir. Başlangıçta toplumcu şiir izleyen fakat sonraki
yıllarda kendine özgü üslup yakalayan İlhan ve Oktay'ı biraz daha yakından
tanımak yerinde olur.
Atilla İlhan 1946 CHP şiir yarışmasını ikincilikle
kazanmasının ardından toplumcu kuşak içinde yer alır. 1950'de Garip akımına
karşı çıkmış, kendisini sosyal realizm olarak adlandırdığı bir anlayışla
diğerlerinden ayırmıştır. İçinde bulunduğu sentez arayışı şiirlerine de yansır.
Batı şiiri estetiği ile gelenek arasında sentez oluşturmak isterken giderek
Nazım Hikmet etkisinden uzaklaşır.
Atilla İlhan'ın şiirlerine üç dönem halinde yaklaşmak
mümkündür.
Toplumcu gerçekçi dönem,
Bireyselliğin varoluş içinde algılanmaya çalışıldığı dönem,
Divan şiiri birikimine yöneldiği dönem.
Atilla İlhan Cumhuriyet dönemi Türk şiirinde çağdaş kentli
bireyin duygularını yansıtan lirizmi ile gelenekten özellikle müzikal değerler
bakımından kendine özgü yararlanma tarzıyla özel bir yer edinmiştir.
İlk dönem şiirlerinde Ahmet Arif ten etkilenen Ahmet Oktay
1960 sonrası şiirlerinde İkinci Yeni ve toplumcu gerçekçi anlayış etkisindedir.
Şiirlerinin yanı sıra deneme- inceleme türünde yazdığı eserlerin 1970'li
yıllarda düşünce yaşamında önemli yer edindiğini belirtmek gerekir. Kısacası
Mavi hareketi eleştirel yönüyle etkili olmuştur.